Çin Maliye Bakanı Lan Fo’an, 12 Ekim 2024 Cumartesi günü düzenlediği basın toplantısında, ülkesinin mali sisteminin kapsamlı tedbirler yoluyla bütçe hedeflerine ulaşmak, istikrarlı gelir elde etmek ve harcamaları dengelemek için yeterli esnekliğe sahip olduğunu söylemiştir. Lan, Çin hükümetinin riskleri azaltmak ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik etmek için açıklar, özel amaçlı tahviller ve ultra uzun vadeli özel devlet tahvilleri, vergi teşvikleri ve mali sübvansiyonlar gibi çeşitli politika araçlarını kullandığını açıklamıştır.[i]
21. yüzyılda gelişen ve değişen tüm diğer alanlarda olduğu gibi küresel ekonomide de güç mücadelesinin etkileri görülmektedir. Özellikle Çin’in yükselişi bu değişimlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü geçmişte dışlanmış, içine kapanmış ve geri kalmış bir ülkenin, yollar, teknoloji, akıllı/elektrikli araçlar, enerji dönüşümü, nanoteknoloji ve madenler gibi çeşitli alanlarda gelişmesiyle birlikte tarım toplumundan küresel ekonomide bir dev haline gelmesi, Batı’nın gittiği yoldan farklı bir alternatif yol izlemesi ve kendi tarihsel tecrübelerinden hareketle bunu başarması oldukça önem taşımaktadır.
“Neoliberal uzlaşı” çerçevesinden bakıldığında da diğer ülkeler tarafından ekonomik kalkınmada bir öncü devlet olarak değerlendirilen Çin, dünyadaki farklı vizyonlara örnek olmuştur. Çin’in uyguladığı kalkınmacı devlet modelinde devlet, tamamen piyasayı serbest bırakıp kendi kurallarına göre hareket etmesini engellemekte ve tek bir siyasi partinin devamının sağlanmasını, meşruiyetinin sekteye uğramasını riske atacak piyasa girişimlerine izin vermemektedir. Kapitalizmi uygulama şekli Amerika’nınkinden farklıdır. Elde ettiği başarılar göz önünde bulundurulduğunda ise Amerika’ya rakip olduğu söylenebilir.
Çin, Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) sayesinde artan ticaret hacmiyle diğer ülkelerle olan işbirliğini ekonomik boyutun ötesine taşımış, siyasi veya kültürel alanlarda da çeşitli anlaşmalara imza atmıştır. Bunun yanı sıra “yumuşak güç” ilkesini uygulayarak yatırım işbirliği içerisinde olduğu ülkelerin kalkınmasına yardımcı olacak projelerle daha istikrarlı ve uzun süreli bağlar kurabilmiştir.
Çin’in küresel yoksulluğun azaltılması, barış, istikrar ve sürdürülebilir kalkınma üzerindeki etkisi dünya çapında ses getirmiş ve uluslararası işbirliğinin geleceğini şekillendirmiştir. Son 40 yılda Çin, yaklaşık 800 milyon insanını yoksulluktan kurtarmış ve aynı dönemde küresel yoksulluğun azaltılmasının %75’inden fazlasını gerçekleştirmiştir. Dünya çapında yoksulluğu azaltmak için diğer ülkelerle işbirliği yapmış ve insanlık için ortak bir geleceğe sahip küresel bir topluluğu teşvik etmiştir.[ii]
Çin’in temel ve önemli ekonomi politikası basittir: “Çin ancak dünya zenginleştiğinde zenginleşecek ve bunun tersi de geçerli olacaktır”. Ülke kendi geleceğini her zaman dünyanın geri kalanıyla yakından ilişkilendirmiştir. Dahası Çin, ekonomik ve sosyal kalkınma konusunda derin ve üst düzey bölgesel işbirliğini genişletmek ve ülkelerin yoksulluğu azaltmalarına yardımcı olmak amacıyla KYG’yi başlatmıştır. Dünya Bankası tarafından yapılan bir araştırmaya göre, KYG ile ilgili yatırımlar 7,6 milyon kişinin aşırı yoksulluktan, 32 milyon kişinin de orta düzey yoksulluktan kurtulmasına yardımcı olacaktır.[iii]
Ekonomide çok kutuplu bir dağılım varmış gibi görünse de ABD’nin elindeki avantajlar: dolar, merkez bankası rezervlerinin dolarda tutulması, küresel finansı yöneten bir merkez olması, ekonomik yaptırımlar uygulayabilmesi gibi etkenleri göz ardı etmemek gerekir. Bu tür enstrümanlar hala hegemon güç olarak ABD’nin öne çıkmasında etkili olmaktadır. Zaman içerisinde Çin’in yükselişi ise tek kutuplu bu yapının değişmesine, “çok kutuplu dünya düzeni” denilen yapıya doğru evrilmesine neden olmuştur. Bu bağlamda üzerinde durulan diğer bir konu da Batı Blok’unun bir parçası olan G7’nin, BRICS’in gerisinde kalmasıyla ekonomik dengede değişimlerin yaşanmasıdır. Bu durum, ABD’nin ekonomik gücünü kaybetmesinden değil, müttefiki olan devletlerin (AB gibi) ekonomik anlamda özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan dolayı enerji ihtiyacını karşılayamama gibi sıkıntılar yaşamasından kaynaklanmaktadır.
Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) yayınladığı Küresel Ticaret Görünümü ve İstatistikleri güncellemesinde, küresel mal ticareti hacminin 2024 yılında %2,7 oranında artmasının beklendiğini açıklamıştır. Rapora göre, küresel mal ticareti 2024 yılının ilk yarısında yıllık bazda %2,3’lük bir artış göstererek yükseliş eğilimine girmiştir. Bu büyümeyi yılın geri kalanında ve 2025 yılında daha ılımlı bir genişlemenin izlemesi beklenmektedir.[iv]
DTÖ Genel Direktörü Ngozi Okonjo-Iweala, “2024 yılı için küresel ticarette kademeli bir toparlanma bekliyoruz, ancak başta Orta Doğu’daki gibi bölgesel çatışmaların tırmanması olmak üzere potansiyel aksaklıklara karşı tetikte olmaya devam ediyoruz” diye konuşmuştur. Raporda, 2024 yılında Avrupa’da ihracatın %1,4, ithalatın ise %2,3 oranında azalacağı öngörülmektedir. Avrupa’nın ihracatı bölgedeki otomotiv ve kimya sektörlerinden olumsuz etkilenmiştir. Diğer bir taraftan Asya’da bu yıl ihracatın diğer bölgeleri geride bırakarak %7,4 oranında artması beklenmektedir. Çin, Singapur ve Güney Kore gibi üretim merkezlerinin itici gücüyle bölgenin ihracatı, bu yılın ilk yarısında güçlü bir toparlanma göstermiştir.[v] Bu noktada Avrupa ve ABD’nin giderek tüketici konuma geldiği görülürken, Çin’in ise üretimi elinde bulunduran bir güç haline geldiği görülmektedir.
Hatta Çin, uluslararası ticari anlaşmazlıkların çözümüne yönelik mekanizmalarını geliştirmeye ve iyileştirmeye, tüm ülkelerden tarafların meşru hak ve menfaatlerinin eşit şekilde korunmasını sağlamaya ve bu tür anlaşmazlıkların adil, etkin bir şekilde çözülmesini teşvik etmeye devam edeceğini açıklamıştır. Yüksek Halk Mahkemesi (SPC), 2013 yılından bu yana Çin mahkemelerinin, 100’den fazla ülke ve bölgeden tarafların dahil olduğu, yabancılarla ilgili ve Hong Kong, Makao ve Tayvan’la ilgili yaklaşık 500.000 ilk derece ticari davayı sonuçlandırdığını söylemiştir.[vi]
Sonuç olarak, aslında çok kutuplu yapının zaman içerisinde ABD-Çin rekabetince şekillendiğini ve bunun çok kutupludan çok iki kutuplu bir yapıya doğru değişim gösterdiğini söylemek mümkündür. Çünkü uluslararası örgütlerin genişlemesiyle birlikte Küresel Batı ve Doğu’ya doğru bir gruplaşma benimsenmektedir. Bu bağlamda BRICS’in hem Batı Blok’una karşı alternatif bir yol olarak görülmesi hem de katılmak isteyen ülkelerin sayısındaki önemli artış örnek olarak gösterilebilir. Diğer bir taraftan Washington yönetimi; AUKUS ve QUAD gibi örgütler üzerinden hem ideolojik hem de politik anlamda Pekin’e baskı kurmanın yanı sıra iki kutuplu yapının oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Ekonomik boyut göz önüne alındığında ise Çin, KYG de dahil olmak üzere izlediği politikalar doğrultusunda gerçekleştirdiği projelerin olumlu sonuçlanması ve böylelikle ekonomi devi haline gelmesi sayesinde birçok ülke tarafından rehber alınmakta hatta Batı’ya olan bağlılıklarını azaltma açısından onlara yardımcı olmaktadır.
Yazar: Berra KIZILYAZI
[i] “China confident in hitting full-year budget goals with comprehensive measures, says minister” Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202410/1321075.shtml, (Erişim Tarihi: 12.10.2024).
[ii] “Guest Opinion: China majör contributor to global poverty alleviation, peace” Xinhua News, https://english.news.cn/20241001/bb1dc29303144208ad78675336c837b1/c.html, (Erişim Tarihi: 12.10.2024).
[iii] Aynı Yer.
[iv] “Global trade to increase 2.7 pct in 2024: WTO report” Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202410/1321036.shtml, (Erişim Tarihi: 11.10.2024).
[v] Aynı Yer.
[vi] “China promotes fair, efficient resolution of international commercial disputes” People’s Daily Online,http://en.people.cn/n3/2024/1005/c90000-20226170.html, (Erişim Tarihi: 11.10.2024).