Devletlerin güvenlik politikaları, söz konusu ülkenin tarihi deneyimlerine dayanır. Çin’in dış politikadaki temel hedefi 2049 yılında dünyanın süper gücü olmaktır. Zira bu hedef, büyük Çin medeniyetinin aşağılanma yüzyılının bittiğini ve kaybedilen itibarın geri kazanıldığını vurgulamaktadır. Bahsi geçen hedefe ulaşmak için Pekin yönetimi 2013 yılından itibaren Kuşak ve Yol Girişimi’ni başlatmıştır. Dolayısıyla bu projenin güvenliği, Çin’in ulusal güvenlik stratejisiyle doğrudan ilintilidir.
Çin’in ana hedefi, halkın ekonomik ve toplumsal güvenliğini sağlamaktır. Bu bağlamda ekonomik kalkınma, iç ve dış güvenlik arasında bir bağlantı kurulmaktadır. Bu çerçevede Çin’in temel güvenlik politikası, ülkenin kalkınmasını engelleyecek tehlikelerin bertaraf edilmesine dayanmaktadır. Netice itibariyle Çin’in iç güvenliğinin sağlanması ekonomisine ve dolayısıyla dış politikasına bağlıdır. Pekin, ekonomik kalkınmayı bir “ulusal güvenlik meselesi” olarak görmektedir.
1980 yılından itibaren Batı sermayesinin ucuz emek gücüne kayması sonrasında Çin ekonomisinde büyük bir iyileşme yaşanmıştır. Bu kalkınma, askerî ve siyasi açıdan güçlenmeyi beraberinde getirmiştir. Buradan hareketle Pekin’in ulusal güvenliğini sağlamak için uluslararası güvenlik koşullarını da sağlaması gerektiğinden bahsedilebilir. Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang’in Pakistanlı mevkidaşı Bilavel Butto Zerdari’yle yaptığı görüşme sonrası Afganistan’ın yeniden inşa sürecinde birlikte çalışma sözü vermesi, bu gereklilik dolayısıyla gerçekleşen bir adım olarak okunabilir.[1] Burada üzerinde durulması gereken husus, Kuşak ve Yol Girişimi’nin bahse konu gerekliliğin sağlanmasında bir araç işlevi görmesidir.
Son dönemde Çin’in küresel sistemdeki artan etkisinin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından tehdit olarak görülmesi hasebiyle iki aktör arasındaki rekabette birçok kriz gündeme gelmiştir. Enerji konusunda büyük oranda dışa bağımlı olan Pekin yönetimi, mevzu bahis rekabetin olası risklerini ortadan kaldırmak amacıyla enerji sağlayıcılarını çoğaltmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda Körfez Ülkeleri, Çin dış politikası için bir çekim merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır. İfade etmek gerekir ki; Pekin yönetimi, “barış öncelikli” bir tavır sergilemekte ve işbirliği alanlarına önem vermektedir. Küresel sistemi yeniden şekillendirme çabasından dolayı birçok bölgede varlığını güçlendirmektir. Bilhassa Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında inşa çalışmaları ve sağladığı ekonomik imkanlar uluslararası alandaki etkisini arttırmaktadır. Çin’in bu çabası, gücünü arttırmak isteyen devletler tarafından olumlu karşılandığından bir kazan kazan ilişkisini sağlamaktadır.
Bilindiği üzere Çin, dünyanın en büyük imalatçısıdır. Ancak imalatın sağlanması için can alıcı nokta enerjidir. Her ne kadar geniş kömür rezervlerine sahip olsa da enerjide kendisine yetemeyen Çin, özellikle petrol sağlayıcılarını arttırma çabası içerisindedir. Bu bağlamda Körfez Ülkeleri, Pekin yönetimi için bir cazibe merkezi olarak görülmektedir. Çin’in Körfez’e olan ilgisiyse karşılık bulmaktadır. Zira temas ettiği devletlerdeki yatırımları bu karşılığın sebebini göstermektedir. Söz konusu karşılık, Körfez Ülkelerinin politikaları ve Pekin’in Kuşak ve Yol Girişimi üzerinden oluşturmaya çalıştığı ticaret ağının örtüşmesinden kaynaklanmaktadır.
Nihayetinde Çin’in bahse konu ülkeleri hem enerji ihtiyacını karşılaması hem de ürünleri için önemli bir pazar olarak görmesi nedeniyle Körfez Ülkeleriyle münasebetleri gelişmiştir. Bu ilişkilerin istikrarı içinse Çin’in çok yönlü ve proaktif bir dış politika izlediği görülmektedir. Pekin’in enerji güvenliği için kurduğu bu ilişkilerin bölgesel ve küresel güvenlik bağlamında da derinleşmesi gerekmektedir. Nitekim Şi yönetimi hem yatırım yaptığı hem de enerji ihtiyacını karşıladığı ülkelerdeki olumsuz gelişmelerden endişe duymaktadır. Bu duruma; Sudan’da yaşanan çatışmalarda Çin’in ülkedeki petrol yatırımcısı olması sebebiyle duyduğu endişe örnek verilebilir.[2]
Çin, İran-Suudi Arabistan meselesinde arabuluculuk rolünü üstlenmesinden sonra küresel siyasette inisiyatif almaktan çekinmeyeceğini göstermiştir. Ancak bu durum ABD tarafından hoş karşılanmadığı gibi iki aktör arasındaki rekabetin dozunu da arttırmıştır. Pekin’e karşı korumacı bir politika izleyen Washington yönetiminin, rakibinin dışa bağımlılığını bildiği ileri sürülebilir. Nitekim Biden yönetimi, Pekin’in “zayıf noktası” olarak gördüğü enerji bağımlılığı üzerinden Çin’in aleyhine politikalar uygulamaktadır. ABD Senatosu’nun Stratejik Petrol Rezervinden Çin’e petrol ihracatını yasaklayan yıllık savunma yasa tasarısındaki değişikliği kabul etmesi, bu durumu kanıtlar niteliktedir.[3]
Çin’in enerji konusundaki dışa bağımlılığı, rakibi ABD tarafından koz olarak kullanılmaktadır. Bu bağlamda Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında temasta bulunduğu ülkelerdeki istikrarsızlığa yönelik endişeleri ve enerji konusunda münasebetlerini derinleştirme çabaları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla alternatiflerini çoğaltmak isteyen Pekin yönetimi son dönemde Suudi Arabistan’la yakınlaşmaktadır. Çin uyguladığı para diplomasisiyle muhataplarını dış politikada kendine bağımlı hale getirmektedir. Bu bağımlılık bir kazanım olsa da Çin’in Gayri Safi Yurt İçi Hasılası kırılgan bir yapıya işaret etmektedir. Dolayısıyla Pekin yönetimi, agresif teşvik borçlarından doğan riskleri engellemek ve ekonomik toparlanmayı dengede tutmaya çalışmaktadır.[4] Buradan hareketle Körfez sermayesi yatırımların karşılığını verebilme noktasında olumlu bir algı yarattığından Çin’in Suudi Arabistan’a yönelmesini haklı kılmaktadır.
Üzerinde durulması gereken bir diğer husus, Riyad yönetiminin amacıdır. Bölgede Katar’a ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne karşı hem diplomatik hem de ticari gücünü kaybetmek istemeyen Suudi Arabistan, nüfuz alanını genişletmeyi ve sermayesini diplomatik kazananıma çevirmeyi hedeflemektedir. Kuşak ve Yol’un alt yapısı ise bu amaç için oldukça caziptir. Suudi Arabistan İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Abdullah Al-Swaha’nın iki bölge arasında yenilik ve teknoloji alanında işbirliğini geliştirmek için Hong Kong’u ziyaret etmesi, söz konusu cazibenin bir çıktısıdır.[5] Zira iki aktör arasındaki stratejik önceliği kanıtlar niteliktedir.
Sonuç olarak Çin’in güvenlik stratejisinde iç ve dış güvenliğin eklektik olduğu ileri sürülebilir. Çin’in ekonomik kalkınmasına engel teşkil edecek her unsuru ulusal güvenlik meselesi olarak görmesi, küresel bir ticaret ağ oluşturma çabasını açıklamaktadır. Bu bağlamda Kuşak ve Yol Girişimi, Pekin’in küresel nüfuz inşasında önemli bir araç olarak kullanılmaktadır. Zira dünyanın en önemli imalatçısı olan Çin, istikrarlı bir kalkınma için güvenilir ve küresel bir pazarın olmasına ihtiyaç duymaktadır. Ancak enerji konusunda dışa bağımlı olması hasebiyle enerji alternatiflerini arttırmak isteyen Pekin yönetimi, son dönemde Suudi Arabistan’a yönelmektedir. Son kertede Kuşak ve Yol Girişimi’nin sundukları Suudi Arabistan’ın bölgedeki politikalarıyla örtüştüğünden iki aktörün ilişkileri derinleşmektedir. Tüm bunlardan hareketle Çin-Suudi Arabistan ilişkilerin gelişmesindeki temel saikin Şi yönetiminin enerji ihtiyacı olduğu ileri sürülebilir. Önümüzdeki dönemde Riyad-Pekin münasebetlerinde sıkça stratejik partnerlik vurgusu yapılması kuvvetle muhtemeldir.
[1] “China’s Belt and Road to Enter Afghanistan in Taliban’s Victory.”, The Economic Times, https://economictimes.indiatimes.com/news/international/business/chinas-belt-and-road-to-enter-afghanistan-in-talibans-victory/articleshow/100050983.cms, (Erişim Tarihi: 07.05.2023).
[2] “Will Sudan War Cast a Shadow on China’s BRI Projects in Africa and Arab world?”, The Economic Times, https://economictimes.indiatimes.com/news/international/world-news/will-sudan-war-cast-a-shadow-on-chinas-bri-projects-in-africa-and-arab-world/articleshow/99767961.cms, (Erişim Tarihi: 25.04.2023)
[3] “Senate Backs Measure Barring Oil Sales to China from Strategic Petroleum Reserve.’’, Reuters, https://www.reuters.com/business/energy/us-senate-backs-amendment-barring-oil-sales-china-spr-voting-continues-2023-07-20/, (Erişim Tarihi: 20.07.2023)
[4] “China’s Frail Q2 GDP Growth Raises Urgency for More Policy Support.”, Reuters, https://www.reuters.com/world/china/chinas-q2-gdp-growth-slows-08-qq-just-above-expectations-2023-07-17/, (Erişim Tarihi: 17.07.2023)
[5] “MCIT China Visit Accelerates Innovation and Technology Collaboration Between Saudi Arabia and China.”, Zawya, https://www.zawya.com/en/press-release/companies-news/mcit-china-visit-accelerates-innovation-and-technology-collaboration-between-saudi-arabia-and-china-r20eoh8s, (Erişim Tarihi: 11.07.2023).