Uluslararası politikada Çin gerek diğer devletlerin iç meselelerine karışmama konusunda ortaya koyduğu tutarlı ve hassas tutumla gerekse de hiçbir devlete yönelik işgal girişiminde bulunmamış olmanın yarattığı olumlu imajla yumuşak gücünü her geçen gün daha da arttıran bir devlettir. Zira Pekin yönetimi, devletler arası münasebetlere karşılıklı saygıyı merkeze alan ve kazan-kazan temelli ilişkiler geliştiren yaklaşımıyla güvenilir bir aktör olarak değerlendirilmektedir.
Bu anlamda “Barışçıl Yükseliş” kavramı çerçevesinde kendi kalkınmasını sağlayan Çin’in özellikle de Şi Cinping’in Çin Devlet Başkanı olmasının ardından 2013 yılındaki Kazakistan ziyareti esnasında duyurduğu Kuşak ve Yol Girişimi, küresel sistemde rekabetin ve bloklaşmanın arttığı bir dönemde işbirliği köprüleri inşa etme adımı olması hasebiyle pek çok ülkenin ilgisini cezbetmiştir.
Girişimin 10. yılı geride kalırken; Çin, çeşitli altyapı projelerine sağladığı finansman desteğiyle yalnızca kendisinin kazanım elde ettiği bir ilişki biçimi geliştirmemekte; aynı zamanda müttefiklerinin gelişimine de katkı da bulunmaktadır. Tüm bu nedenlerden ötürü Çin’in uluslararası siyasetteki görünürlüğü artmıştır. Nitekim Çin’in 2030 yılı itibarıyla dünyanın en büyük ekonomisi olması beklenmektedir.[i] Tahmin edileceği üzere Pekin yönetiminin küresel siyasetteki görünürlüğü arttıkça, uluslararası krizlere dair diplomatik çabaları da belirginleşmektedir.
Kuşkusuz Çin’in barış diplomasisine ağırlık vermesinin karşılıklı ekonomik bağımlılık çerçevesinde ilgili devletlerle teşkil ettiği münasebetlerin mevzubahis ülkelerde yarattığı güven duygusu etkili olmaktadır. Bu süreçte krizlere taraf olan aktörler, Pekin’in ön alıcı, yapıcı ve dengeli tutumundan memnuniyet duyarken; Çin ise koridorların güvenliğini önemsemektedir. Benzer bir şekilde enerji mevzusu da Pekin’in arabuluculuk diplomasisinde belirleyici rol oynamaktadır.
Bu anlamda hegemonyasını krizler üzerinden sürdürmeye çalışan ve “böl-parçala-yönet” mantığıyla hareket eden; dolayısıyla krizlerden beslenen Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) karşı alternatif bir paradigma ortaya koyduğu ifade edilebilir. Bu paradigmayı ise “birleştir-barıştır-birlikte kazan” şeklinde formüle etmek mümkündür. Esasen Pekin’in bu yaklaşımı, uluslararası sistemde hegemon güç konumundaki aktörden beklenen temel özelliktir. Çünkü askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda barışçıl bir düzen teşkil edemeyen aktörün hegemonya inşa etmesi beklenmemektedir. Amerikan hegemonyasının çöküş trendinde olması da “Pax-Americana”nın başarısızlığıyla yakından ilişkilidir.
Bulunduğu bölgelerde barışçıl bir düzen teşkil edemeyen ABD, krizler vesilesiyle rakiplerini çatıştırmak ya da istikrarsızlaştırmak suretiyle küresel liderliğini devam ettirmek istemektedir. Fakat Çin’in sunduğu barışçıl yol haritasının Amerikan hegemonyasının sürdürülebilir olmadığını gözler önüne serdiği ifade edilebilir. Zira Pekin, son dönemde arabuluculuk diplomasisi vesilesiyle krizler karşısında yapıcı bir tutum sergilemekte ve yaşanan krizlerin tarafları da Çin’in bu çabalarını takdir etmektedir.
Hiç şüphe yok ki; Çin’in bu durumu, çeşitli krizlere ilgi gösteren bölgesel ve küresel aktörlerin Pekin yönetiminin arabuluculuk girişimlerini önemsemesini beraberinde getirmektedir. Nitekim mevcut durumda enerji ve gıda krizi başta olmak üzere özelde Avrupa ve genelde ise dünya siyasetini etkileyen başlıca mesele, Rusya-Ukrayna Savaşı’dır. Bu anlamda Şi, 2022 yılının Eylül ayında Semerkant’ta düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Liderler Zirvesi’nde savaşın uzamasından duyduğu rahatsızlığı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e iletmiştir.[ii] Benzer bir şekilde Çin, savaşın birinci yıldönümü olan 24 Şubat 2023 tarihinde yayınladığı bildiride de bir yandan devletlerine toprak bütünlüğüne ve egemenliğine dikkat çekerek Ukrayna’ya destek olarak yorumlanabilecek bir mesaj verirken; diğer taraftan da tek taraflı yaptırımların yanlış olduğunu dile getirerek Rusya’ya uygulanan yaptırımları tenkit etmiştir.[iii]
Bahse konu olan bildiri Batı’nın Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Çin’in arabuluculuk yapabileceği yönündeki beklentilerini arttırmıştır. Böylelikle 2022 yılının Kasım ayında Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Şi’den Putin’in üzerindeki nüfuzunu kullanmasını istemesinin açtığı yol,[iv] yeni bir aşamaya evrilmiştir. Nitekim 31 Mart 2023 tarihinde İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve 5-7 Nisan 20203 tarihlerinde de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Pekin’i ziyaret etmiştir.
Söz konusu ziyaretlerin Şi’nin 20-22 Mart 2023 tarihlerinde gerçekleştirdiği Moskova ziyaretlerinin ardından yapılması da oldukça dikkat çekicidir. Zira gelişmeler, Kıta Avrupası’nın Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Çin’in arabuluculuğunu önemsediğini ortaya koyması bakımından oldukça mühimdir. Üstelik Şi’nin yakın gelecekte Kiev’i ziyaret ederek Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski’yle bir araya geleceği de öne sürülmektedir.[v] Zelenski’nin bu yönde açıklamaları da mevcuttur.
Öte yandan Çin’in arabuluculuk diplomasisi, Rusya-Ukrayna Savaşı’yla sınırlı değildir. Zira Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Dış Politika Komisyonu Sorumlusu Wang Yi’nin arabuluculuğunda İran Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Şemhani ile Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musad bin el Ayban arasında gerçekleşen dört günlük görüşmelerin ardından 10 Mart 2023 tarihinde Tahran-Riyad hattındaki münasebetlerin normalleştirilmesi kararı alınmış ve yedi yıllık diplomatik kesintinin ardından karşılıklı olarak iki ay içerisinde büyükelçiliklerin açılması kararlaştırılmıştır.[vi] Bu kararın ardından 6 Nisan 2023 tarihinde de Pekin’de Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan ile İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan bir araya gelmiş[vii] ve böylece taraflar arasındaki normalleşme sürecinin Çin’in arabuluculuğunda başarılı bir biçimde ilerlediği görülmüştür.
Şüphesiz Pekin’in arabuluculuğunda yürütülen bu süreç, yalnızca Riyad ve Tahran’daki büyükelçiliklerin aktive olmasını sağlamayacak; aynı zamanda birçok çatışma bölgesinde vekalet savaşı yürüten iki aktör arasındaki diyaloğu güçlendirmesi hasebiyle Suriye’den Yemen’e kadar geniş bir coğrafyada gerilimin azalmasına kapı aralayarak istikrarlı ve barışçıl bir düzenin teşkil edilebilmesi için zemin hazırlayacaktır. Üstelik bu süreç, petro-yuan tartışmaları bağlamında ele alındığında, Çin’in enerji bloğu inşa edebileceği ve de-dolarizasyon arayışlarını hızlandırarak Amerikan hegemonyasına ağır darbe vurabileceği bir ortamı da yaratmaktadır.
Tüm bunlara ek olarak Çin’in Afgan Sorunu’nun çözümü hususunda yürütülen konferans diplomasisine katkı vermeyi sürdürdüğü, Afgan halkına yönelik insani yardım faaliyetleriyle ön plana çıktığı ve ŞİÖ aracılığıyla Afganistan merkezli krizin giderilmesine dönük çaba içerisinde olduğu ifade edilebilir.
Ayrıca 2023 yılının Nisan ayında İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarının ardından Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, Filistin ve İsrail arasındaki çatışmaların yoğunlaşmasından kaygı duyduklarını ve tarafları, özellikle de İsrail’i sakin ve temkinli davranmaya çağırdıklarını dile getirmiştir. Dahası Mao, İsrail’i gerilimi arttıracak söylemlerden ve eylemlerden uzak durma çağrısında bulunmuştur.[viii] Yine Çin, Birleşik Arap Emirlikleri’yle çatışmalara karşı uluslararası toplumun tepki göstermesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni (BMGK) harekete geçirmeye çalışmış ve her ne kadar somut bir sonuç çıkmasa da BMGK’da bu meselenin ele alınmasını sağlamıştır.[ix] Son zamanlarda Çin’in İsrail ile Filistin arasındaki sorunun çözümünde de arabuluculuk yapmak adına bir özel temsilci atayacağına ilişkin iddialar göz önünde bulundurulduğunda, Pekin yönetiminin Filistin Sorunu’nun çözümü hususunda da çaba harcayacağı ifade edilebilir.
Sonuç olarak Çin’in diğer devletlerin iç meselelerine karışmayan tutumu, karşılıklı saygıya dayalı kazan-kazan temelli ikili ve çok boyutlu ilişkiler teşkil etmesi ve krizler karşısındaki yapıcı duruşu, Pekin yönetimini pek çok kriz alanındaki doğal arabulucu haline getirmektedir. Rusya-Ukrayna Savaşı ve İran-Suudi Arabistan normalleşmesi bunun en somut örnekleridir. Üstelik mevcut gelişmeler, Çin’in Afganistan ve Filistin Sorunlarında da daha görünür hale gelebileceğine işaret etmektedir.
[i] “China’s Economy Could Overtake US Economy by 2030”, Voice of America, https://www.voanews.com/a/chinas-economy-could-overtake-us-economy-by-2030/6380892.html#:~:text=China’s%20GDP%20should%20grow%205.7,ranked%20U.S.%20economy%20by%202030., (Erişim Tarihi: 07.04.2023).
[ii] Gülru Gezer, “Batı’da Tecrit Edilen Putin ŞİÖ Zirvesi’nde İstediği Desteği Bulamadı”, Independent Türkçe, https://www.indyturk.com/node/554206/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/bat%C4%B1da-tecrit-edilen-putin-%C5%9Fi%CC%87%C3%B6-zirvesinde-istedi%C4%9Fi-deste%C4%9Fi-bulamad%C4%B1, (Erişim Tarihi: 07.04.2023).
[iii] “China’s Position on the Political Settlement of the Ukraine Crisis”, FMPRC, https://www.fmprc.gov.cn/mfa_eng/zxxx_662805/202302/t20230224_11030713.html, (Erişim Tarihi: 07.04.2023).
[iv] Cenk Tamer, “West’s Struggle with China and Germany’s Differentiating Attitude”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/wests-struggle-with-china-and-germanys-differentiating-attitude/?lang=en, (Erişim Tarihi: 07.04.2023).
[v] “Zelensky Invites China’s Xi to Visit Ukraine”, The Hill, https://thehill.com/policy/international/3923501-zelensky-invites-chinas-xi-to-visit-ukraine/, (Erişim Tarihi: 07.04.2023).
[vi] Natasha Turak, “The China-Brokered Saudi-Iran Deal Has Big Repercussions for the Middle East-and the U.S.”, CNBC-E, https://www.cnbc.com/2023/03/15/does-chinas-role-in-saudi-iran-rapprochement-represent-a-new-order-.html, (Erişim Tarihi: 07.04.2023).
[vii] “Saudi Arabia and Iran Agree to Reopen Embassies During Beijing Talks on Resumption of Diplomatic Ties”, CNN, https://edition.cnn.com/2023/04/06/china/saudi-arabia-iran-china-beijing-diplomatic-relations-intl-hnk/index.html, (Erişim Tarihi: 07.04.2023).
[viii] “Çin, Filistin ile İsrail Arasındaki Çatışmalardan Derin Endişe Duyuyor”, CRI Türk, https://criturk.com/cin-filistin-ile-israil-arasindaki-catismalardan-derin-endise-duyuyor/, (Erişim Tarihi: 07.04.2023).
[ix] “BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail-Filistin Toplantısı Sonuç Vermedi”, TRT Haber, https://www.trthaber.com/haber/dunya/bm-guvenlik-konseyinin-israil-filistin-toplantisi-sonuc-vermedi-759012.html, (Erişim Tarihi: 07.04.2023).